Güneşli ve taze bir Ağustos sabahı. Şehrin sunduğu seçenekler ile yetinmeyen maceracı katılımcılarımızı karşılıyoruz. Alışıldık bir tanıtım faaliyetimiz hiç olmadı. Web sitemiz de hızlıca bir kaç tıklama ile kayıt olmaya uygun tasarlanmamış. Okumak keşfetmek ve biraz da cesaret etmek gerekiyor. Böylece alışıldık şehir seçeneklerinden ayrışıyoruz. Gerçekten ne istediğini bilen katılımcılarla kamplar bir o kadar keyifli oluyor.
Uzun buğday hasadımızın son günü bugün. Permakamp içinde yapılacak bir sürü iş, öğrenilecek bir sürü konu, deneyimlenecek bir sürü anı zamanı. Katılımcılar henüz bundan habersiz. Seda ve Onur erkenden kalkarak kahvaltıyı hazırlamaya koyuluyorlar. Ekolojik gıdamız ile hazırlanmış kahvaltı pek seviliyor.
Çocuklar kahvaltı sonrası çocuk toplantısını hızlıca yaparak, kısa kamp gezisinden sonra Gökhan ile ormana doğru yola çıkıyor. Yetişkinler kampta kalarak oryantasyona katılıyor. Sohbetimizde sıra gıdamıza geldiğinde ekolojik gıda konusunda özel ilgisi olan Permakamp kurucu üyelerimizden Murat uzun uzun, tatlı tatlı ekolojik gıdalar ile endüstriyel gıdaların farkını anlatıyor. Koyu bir sohbete dalıyoruz.
Orman yürüyüşü çocuklar için zorlu bir süreç. Yürüdüğümüz yol düzenlenmiş bir orman yolu değil. Mevsimine göre farklı güzellikler ve farklı zorlukları var. Zeminin düz olmaması hem denge ve farkındalıklarını arttırıyor hem de bileklerinin gelişimine katkı sağlıyor. Amacımız yapılandırılmamış bir zaman içinde, birlikte hareket etme, lideri duyma, gruba dahil olma, yardımlaşma, birlikte merak ve keşif ihtiyaçlarını karşılama, beklenmedik çalı ve dikenlerin farkında olma ya da oluşacak stressli durumlarla başa çıkmayı öğrenmek. Doğa ise bu yolda öğretmenimiz oluyor.
Çocukların kampa koşarak dönmesiyle oryantasyon sona eriyor. Öğle yemeğinden sonra sapla samanı ayırma işi, 60 yıllık elek ile devam ediyor.
Bu hafta çocuklar büyüklere fırsat vermiyor. Sırayla neredeyse işin yarısını hallediyorlar. Ebeveynler elek işini devraldığında çocuklar ile saman dövme işini bir de sözlük anlamıyla uygulayalım dedik. Samanları bir çuvala doldurup, ağaca astık ve gerçekten dövdük. İşe yarıyor. Deyim yerindeyse buğdayı sapından ayırmanın binbir yolunu denededik bu hasat :)
Hasadın sonuna geldiğimizde ilk başağı kopardığım andaki duygudan bambaşka bir yerdeyim kendi adıma. Bu hasadın bir parçası olan herkeste de gözlemlediğim şey, değer duygusu ve farkındalık hissindeki değişim. Bir başak tanesinin tarladan sofraya gelmesi için harcanan emek ve alın teri muazzam. Emeğimizi birlikte ortaya koyduğumuzda, değer verdiğimizde, saygı duyduğumuzda, dönüşmeye başlıyor insan. Daha iyi öğreniyor üreticiye, gıdaya, emeğe saygı duyup değer vermeyi.
Elbirliğiyle ve çocukların desteği ile buğday eleme işi hızlıca bitiyor. Yaz bahçesi hasadı başlıyor. Domates, patlıcan, biber… Bir kısmı hasadın sonuna kadar azimle çalışırken bir kısmı da oyuna dalıyor.
Permakampta tavuk önemli hayallerimizden birisiydi. Haftaiçi tavuk bakımı organizasyonunun yapılmasıyla beraber tavuk kardeşliği işe koyuldu. Kümes inşaası sürüyor. Dileyenler bahçe hasadı esnasında kümes inşaası ile ilgili işlere de dahil oldular. Permakamp kurucularımızdan Gökhan'ın anlatımıyla tavuk yetiştiriciliğinin ve bokaşi kompostunun permakültürdeki yeri sohbeti orayı bir kümes sınıfına dönüştürdü adeta.
Çadır kurulumu ve akşam yemeğinden sonra kamp ateşi başında masallar ve fıkralar anlatıldı. Gökyüzü hafif bulutlu olsa da yıldızlar çok net gözüküyordu. Masallar bittikten sonra dere tarafındaki ağaçların ardından koskocaman dolunay doğdu. Bir süre sessizce ayı seyrettik hep birlikte. Keşke bir teleskop olsa da yakından görsek derken gerçekten bir teleskop gelmiş, hem de üç tekerlekli arabasında! Ne müthiş bir sevinç çocuklarda :) Ay pek utangaç bu gece. Yüzünü bir gösteriyor bir saklanıyor. Bu heyecanımızı daha da arttırıyor. Bulutların arasından çıktıkca bakıyoruz sırayla dolunaya.
Sabah kahvaltısının ardından yapacak çok işimiz var. Dün hasat ettiğimiz sebzelerin ihtiyacımızdan fazlasını ürüne dönüştürme bolluk ve bereketimizi arttırma zamanı. Bizim için asıl kayıp yetiştirmek için o kadar emek harcadığımız ve hasadını yapamadığımız, çürüyüp attığımız sebzelerdir. Atölye zamanları aynı zamanda bizim için birlikte yaparak öğrenme fırsatı da sağlıyor. Permakamp'ın çok amaçlı mekanlarından biri Nar Cafe de atölyemiz. Fırınımız burada diğer adıyla "Fırın sınıfı". Hemen bir kadın çemberi kuruluyor. Nar Cafeye güzelce yayılıyoruz hep birlikte. Balkanların meşhur kahvaltılık sosu olan Lutenitsayı yapmaya koyuluyoruz sohpet muhabbet. Atölyenin yürütücülüğünü Permakamp kurcularımızdan Tülin'e bırakarak çocukların sabahtan beri heyecanla beklediği çamurdan figürler atölyesine geçiyoruz.
Çocuklar heyacanlı ve sabırsız adeta hani bizim çamurumuz dercesine önce kendi çamurlarını oluşturup sonra uzunca bir süre oynuyolar. Figür de işin bahanesi oluyor :) Yetişkinlerin şekil ve yön vermediği oyun zamanları o kadar kıymetli ki, çocuklar oyunu hayalleri yönünde akıtıyorlar. Paylaşmak bu anlarda pek kıymetli, deneyim ise pek derin. Bize düşen ise ne kadar tasarladığımızın dışında olsa da geride durmak, böyle anlara izin vermek ve akıtmak.
Bu haftasonu çocukların yaşları geniş bir yelpazede, farklı yaş gruplarında çocuklar farklı rolleri deneyimleyebiliyorlar. Çeşitlilik doğanın direnci için bulduğu çözümlerden biri. Bazen yaş farkı hiç önemli değilken, bazen de herkes için çoklu fayda sağlıyor.
Öğle yemeği sonrası, kampın diğer bir yanında arpa suyu fermentastonu ile ilgili bir sohbet sürerken, ekolojik gıdalardan evine götürmek isteyenler için ambar kapılarını açıyor.
Kampta atık üretmemek önemli bir prensibimiz. Mutfak ekibi mutfağı topladıktan sonra bir ekip mutfaktan çıkan organik malzemeyi bokaşi kompostu için küçük parçalara ayırıyor. Mutfakta yemeklerde kullanılmayan malzemeler, yakında zengin bir toprak olarak bitki yataklarında kullanılacak.
Yüzlerde dolu dolu geçen bir kampın ardından tatlı bir tebessüm ve yorgunlukla yeniden görüşmek dileğiyle katılımcılarımızı uğurluyoruz.
Seteney Koz