Bilgeliğin Eşsiz MacerasıOkulu bu yaklaşımı iyice benimsemiş bir okul. Başta Hatice öğretmen olmak üzere tüm sınıf için yağmur, çamur, soğuk hava kendi içinde hem eğlenceli hem de müthiş bir doğa deneyimi için bir fırsattır. Kirlenmek mi, ıslanmak mı? Onca dolaplar dolusu kıyafet ne için var di mi! Yedek kıyafetini kap ve at kendini dışarıya.
İşte bu anlayışla sabah 10:30 gibi Permakamp’a giriş yaptılar. Serbest zaman, açık sınıf, sebze ekim alanı hazırlığı, mutfakta simit üretimi işlerine dağılan okul öğle yemeğine kadar yoğun bir çalışmaya giriştik. Yumuşak toprağı kazmak hazine arayışına dönüştü. Derinlerden bir taş ve kök hazinemizi okula götürmek için ceplere koyduk. Arazi çalışmasında börtü böceğe zarar vermeden çok dikkatli çalıştık. Yemek saatinde önce Tolga’nın harika çorbasını içtik ve sandviçlerimizi yedik, kuşburnu çayı bile içtik. Nesrin’in eşliğinde hazırlanan simitler fırına atıldı ve orman yürüyüşü başladı.
Ormanın girişinde toplaşıp bilgisayar oyunlarından esinlenerek bir program yaptık. Herkesin 3 canı olacak, yeni yeni uyanan ormandaki kardelenin üzerine basan, gereksiz yere bitki ve hayvanlara zarar veren ve düşen her kişinin 1 canı gidecek, 3 canını da kaybeden bir hayalete dönüşecek ve grubun en arkasına geçip hiçbir aktiviteye katılmadan sadece izleyebilecekti. Bunun yanında canlı bir hayvan bulan +1 can kazanacak, yaban domuzu gören ise ölümsüz olacaktı. Bu plan uyarınca tüm orman yolculuğu inanılmaz bir arayış, etrafa karşı maksimum dikkat ederek tamamladık yürüyüşü.
Yeni orman mekanımız Ağaç Okulu ve ağacın gövdesi boyunca yapılan yolculuk çok heyecan vericiydi. Bu defa öğretmenlerimiz bile aynı ağacın üzerinden yürüdüler ve bazılarımız 4-5 kez aynı şeyi yaptık. Oradan ayrılmak istemedik ama dönüş saati yavaş yavaş yaklaşmıştı. Kampa dönüp simitleri yedik, çamurlanan kıyafetler değiştirildi ve bir sonraki buluşmaya kadar iyi dileklerimizle vedalaştık. İşte böyle...
Güneş Savaş