Mezuniyet sonrası eşim Gökhan ile birlikte treking, kampçılık, yayla yürüyüşleri gibi doğa faaliyetlerini yapmaya başladık. Daha o zamanlar çocuk olduğıunda bu faaliyetlenasıl devam ederiz diye kafa yoruyorduk. Çocuklar ile yürüyüş ve kampçılık arayışı esnasında kampagidelimmibaba ile yollarımız kesişti ve bizim gibi düşünen ailelerle tanışma fırsatımız oldu. Doğal ürünlere ulaşma derdimiz hep olmuştu ama sadece tüketici değil üretici de olma fikri bize çok yakın geldi. İçtiğimiz sudan yediğimiz ekmeğe kadar sadeleşmek, kendi gıdamızı uretmek ve bunu sürdürülebilir bir şekilde yapmak, zehirli temizlik malzemelerinden kurtulmak, kendimiz ve çocuklarımız için bizim gibi düşünen dostlar edinebilmek için bu girişimde yer almak istedik.
Üye Günceleri
23-24 Ekim Ekolojik Çocuk Kampı
Mevsimlerin en güzelinde, Permakamp'ta Ekolojik Çocuk Kampımız vardı yine bu hafta sonu. Sonbaharın tüm renkleri içinde tabloda kaybolduk, mis gibi havayı içimize çektik, günlük güneşlik güzel bir havanın tadını çıkardık. Ormanın derinliklerinde maceraları kovalarken, bolca da ruhumuzu dinlendirdik.
"Kahvaltı hazır!" sesiyle kampımız resmen başlıyor. İlk ortak işimiz birlikte karnımızı doyurmak. Kampa gelindiğinde birliktelik ruhunu yakalamak için ilk ortak iş çok önemli çünkü. Onun için buluşmadan sonra kahvaltıyı olabildiğince erkene koyuyoruz. Kamp birlikte yapıldığında güzel.
Bu kampın mutfağı Seteney ve Derin'den soruluyor bu hafta. Gıdalarımız bizim seçimlerimize bağlı değil. Doğa ana o mevsimde ne veriyorsa menümüz o. Herşeyin kendi zamanı var. Mevyeler ve sebzeler o zamanı biliyorlar. Bu hem kendi çoğalmaları için en uygun zaman, hem de bizler için en lezzetli, en faydalı zamanları. Doğanın doğal döngüsü içinde o sebze ve meyveleri yiyenler tohumların çok uzaklara taşınmasını sağlayabiliyorlar. Karşılıklı fayda diyoruz biz bunun adına.
Sebze ve meyvelerin bereketini endüstriyel olarak yönlendiremeyiz. Kısa vadeli kazançlar neye rağmen elde ediliyor?
Mevsim geçişi ve sebze üreticilerimizde artık kahvaltıya koyduğumuz domates salatalık ve biber kalmadı. Ama domates salçasından yapılan kahvaltılık sos acuka bir harika. Yazlık sebzeler yerini kışlık sebzelere bıraktı. Haliyle menümüz de değişti. Havaların da soğumaya başlamasıyla birlikte artık daha fazla içimizi ısıtan yemekler menümüzde yer alıyor. Ikindi zamanı meyvemiz de artık elma .
Sırada orman yürüyüşü ve oryantasyon var.Kampımızda daha önceki kamplarımıza katılmış katılımcılarımız da var bu hafta. 2. ya da 3. kez gelen çocuklarda hedeflediğimiz yavaşlama hemen hissediliyor. Oradan oraya koşturmadan yapıyor yapacaklarını. Daha planlı ve yaparken de daha yavaş. Yeni gelen çocuklara acele edip diğer yere koştukları için şaşkınlıkla bakıyorlar sanki.
Permakamp çocuklarında bunu açıkça gözlemledik. Artık oyunlar kısa vadeli değil. Uzun vadeli ve planlı. Sanki ne yapacaklarını biliyormuş gibi kampa girip gözden kayboluyorlar. Tabii bizim çiviler ve çekiçler de kayboluyor. Ha bir de testereler.
"Yemek hazır!" ile yemek sırası tekrar kuruluyor. Bu sıra değişik, sıranın önüne geçmek serbest, eğer bir çocuk bir yetişkinin önüne geçiyorsa.
Öğle yemeği yine bu mevsimde Beykoz bölgesinde yetişen sebzeler ile yapılıyor. Tercih ya da hastalık sebebiyle farklı bir menü yemesi gereken katılımcılarımız için alternatiflerimiz var. Bazı özel durumlar için önceden haber verilmesi gerekiyor tabii ki.
Öğle yemeğinin ardından Permakamp kurucularından Müslüm kefir ve fermantasyon üzerine bir sohbet başlatıyor. Kefir güçlü bir bakteri, aynı zamanda çok faydalı. Doğanın örüntülerini gözlemlemek için de güzel bir hobi.
Bugünkü çiftlik işimiz bezelye ekimi. Permakamp kurucularından Murat liderliğinde buğday tarlasının yanına bezelye ekimi yapılıyor. Yürüme yollarını belli edecek şekilde küçük çizgisel yarıklar açılıyor. Yine Permakamp'tan toplanan bezelye taneleri, yani tohumlarını çocuklar yerleştiriyor ve üzeri kapatılıyor. Ama iş bitmiyor. Ekili alanın işaretlenmesi de gerekiyor. Çocuklar büyük bir heyecanla "Bezelye" tabelasını hazırlıyorlar. Permakamp bir çok ailenin bir çok projeyi eş zamanlı olarak yürüttüğü bir yer. Bu açıdan koordinasyon önemli. Telefonlar ile erişilebilen dijital bir platform aracılığıyla bezelye ekilen bölgeyi diğer kurucu ailelere tanıtıyoruz.
"Yemek hazır!" sesini duyduğumuzda çadırlar henüz yeni kurulmuştu. Akşam yemeğinin ardından keyifli ateş başına geçiyoruz.
Mevsimin bize sunduğu bir hediye olarak akşam tatlı talı yağmur yağıyor. Çadırın içinde sadece bir kaç santimetre ötede ıslak bir doğa var. Yağmur damlalarının çadıra çarptığında çıkan ses iyileştirici. Kamp sadece çadırda kalmak, ateş yakmak değildir. Doğanın derin dünyası içerisinde bütüncül olarak bulunmak demektir. Doğanın unutulmuş köşelerinde ayak izinden başka iz bırakmadan keşiflerde bulunmaktır. Bir çocuk ancak o zaman kendisinin ve arkadaşının da doğa"nın bir parçası olduğunu farkeder. Böylelikle çocuklarımızda empati, farkındalık, dinginlik, dinlemek, duymak gelişir.
Ertesi gün yağmurlu bir sabaha uyanıyoruz. Kahvaltıyı domda yapıyoruz. Ardından yağmur sesleri eşliğinde mandalamızı.
"Yemek hazır!" sesi son kez duyuluyor ve öğle yemeği başlıyor. Okulların açık olması, ertesi gün çocukların okula gidecek olması sebebiyle aileler ayrılış hazırlıklarına daha erken başlıyor.
Gökhan Koz
When you subscribe to the blog, we will send you an e-mail when there are new updates on the site so you wouldn't miss them.