Pandemi sonrası güzel bir havada gönlümüzden geçtiği gibi 12 farklı masada anlatımların yapıldığı dolu dolu bir Fermentfest geçirdik. Çocuklar öğleden önce doğa yürüyüşü yapıp öğleden sonra da ebeveynleri ile hayallerinde ne varsa yaparken, kalan zamanda Permakamp çocuklarına katılarak kah ağaç eve çıkıp ağlarda gezindiler, kah zip line'a bindiler ya da kaçan tavuklarımızı yakalamamıza yardım...
Üye Günceleri
Yağmurda bir başka olacak Fermenfest demenin haklı gurunu yaşadık dün. Yağmura rağmen tüm masalardaki anlatıcılarımız sabah 9’dan önce yerleşkemize gelirken, bazıları ilk kez gelen misafirlerimizle sabahtan itibaren nefis bir yolculuğa çıktık. Sanırım bu sefer ki fermentfestin en büyük farkı anlatımlar esnasında masadaki anlatıcı dışında tecrübesi olan misafirlerinde kendi tecrübelerini bizlerle paylaşması oldu. Anons ettiklerimizden daha fazlası konuşuldu tarifler paylaşıldı.
Hayalimiz gerçek oldu, 2. Ferment Fest Permakamp’ta rüzgar gibi geçti...
Fermantasyonun hayatımızı ne kadar olumlu etkilediğini görünce ve bu bilgilere ulaşmak isteyen ne kadar çok aile olduğu görünce, bir gün hayal ettik geçen sene.
Fermantasyonun hayatımızı ne kadar olumlu etkilediğini görünce ve bu bilgilere ulaşmak isteyen ne kadar çok aile olduğu görünce bir gün hayal ettik geçen sene. Dedik ki Permakamp’ta masalar olsa, dileyen gelse bilgisini koysa, bu masalarda fermantasyonun her türü konuşulsa, çocuklu ailelerde çocuğum sıkılır mı diye düşünmese, onların da doğada olacakları keyifli bir gün planlasak, hatta gelen insanlar sadece öğrenmese isterse evlerinde fermantasyon başlatabilecekleri mayaları da temin edebilse....
Hayalleriniz var mı?
Siz hiç suyun üstünde bir peke yapmayı, dome yapmayı, ağaçların üzerinde yürümeyi, kendi fırınınızı yapmayı, kendi karavanınızı yapmayı, sal yapıp çoluk çocuk karşı kıyıya geçmeyi hayal ettiniz mi?
Permakamp hayallerimizin çok ötesinde bizim çocuklarımızla birlikte dönüştüğümüz, sağlıkla beslenmemize katkıda bulunan ve her zaman iyi ki içinde yer aldığımızı düşündüğümüz bir yer. Bu sene çıtayı bir üst seviyeye çıkardık. Fermente ürünlerle ilgili bilgilerimizi paylaşacağımız, benzer arayışta olan insanlarla birarada olacağımız ve insanların bilgilerini, deneyimlerini paylaşabilecekleri bu arada çocuklarının da kendilerini keşfedebilecekleri bir festival hayal ettik.
Mısır üreten bir çiftçi varmış. Her yıl en kaliteli mısır ödülünü alırmış. Bir yıl bir gazeteci çiftçi ile röportaj yaparken oldukça ilginç bir bilgiye ulaşmış. Çiftçi ödül aldığı mısır tohumlarını ekmeleri için komşularına da veriyormuş. Gazeteci çiftçiye “seninle her yıl aynı yarışmaya giren komşularına, tohumlarından vermeyi nasıl göze alabiliyorsun?” diye sormuş.
Permakamp her gün bizi şaşırtmaya devam ediyor. Heyecanlıydık, ilk kez iki gün boyunca eş zamanlı organizasyonlara ev sahibi olacaktık.
Kampa gidelim mi baba, şiddetsiz iletişim, permakamp günü ve toprağa düşen öyküler etkinliğine gelenler çabucak kaynaştı. Çocuklar iki gün boyunca doğa yürüyüşünden, solucan kompostu ile tanışmaya, tavuk yemlemekten, spora bir çok aktivitede yer aldılar.
Herkese açık olarak düzenlediğimiz bu yıl ki Permakamp bahara merhaba pikniğinde misafirlerimizin katkıları ile oldukça keyifli bir gün geçirdik. Kampımıza ilk kez gelen misafirler, oluşturduğumuz huzur dolu ortama ve çok sayıda çocuğun doğada sakince oynuyor olmasının gerçekliğine inanmakta güçlük çektiler.
Permakamp’da öğrendik bazı gıdaların fermante olduğunu ve bu gıdaların bağırsak floramızda yaşayan probiyotikleri besleyip bağışıklık sistemimizi güçlendirdiğini. Turşusundan, kefirine, kombu çayından bozaya hepsini tüketir, tükettirir olduk zaman içinde. Buğday suyu fermantasyonu yeni bir deneyim oldu bizim için. Atölyeye gelenler için eğitim sabahtan başladı, tarihçeden başlayıp herkesin görev aldığı keyifli bir üretim oldu tüm gün süren. Daha önce yapılan biraların tadımına katılsam da, başka yerde görevli olduğumdan yaşanan enstanteleri tek tek yazamıyorum.
Permakamp’da öğrendik bazı gıdaların fermante olduğunu ve bu gıdaların bağırsak floramızda yaşayan probiyotikleri besleyip bağışıklık sistemimizi güçlendirdiğini.
Turşusundan, kefirine, kombu çayından bozaya hepsini tüketir, tükettirir olduk zaman içinde. Buğday suyu fermantasyonu yeni bir deneyim oldu bizim için. Atölyeye gelenler için eğitim sabahtan başladı, tarihçeden başlayıp herkesin görev aldığı keyifli bir üretim oldu tüm gün süren. Daha önce yapılan biraların tadımına katılsam da, başka yerde görevli olduğumdan yaşanan enstanteleri tek tek yazamıyorum.
Yeni atalık tohumlarımız geldi bir taraftan. Tarım okumuş biri olarak ilk kez gördüm tohumluk pırasayı. Bir kısım çocuk seranın düzenlenmesine yardım ettiler.
Hava şansımıza iltimas geçti bizlere. Kamp alanına vardığımızda 10 C olan sıcaklık kısa bir sürede 20’li derecelere yükseldi.
Bazı çocuklarımız futbol oynamayı, bazı çocuklarımız açık havada ders yapılması için oluşturulduğunu sandığım platformda öğretmencilik oynamayı seçtiler.
Mutfakta çalışan arkadaşlar harikalar yarattılar, her ne kadar türlüyü pişirdikleri toprak güveç kap çatlasa da, duruma soğukkanlılıkla müdahale ederek, bizlere yediğim en güzel yemekleri servis ettiler.
Yapı grubunun çok işi var bu aralar. Dome’un çatısı akmasın, gerektiğinde zemin kullanabilsin diye bütün gün çalıştılar. Heyecanla beklediğimiz, ekmek fırınına vakit ayıramadılar.
Bir balıkçıl kuşu gördük, çocuklarla derede. Öğrendik ki o balıkçıl kuşu genelde oralarda gezinirmiş. Kim bilir belki siz geldiğinde de oralarda olabilir ve tanıştırırız sizi.
Permakamp’ın değişik yerinde farklı farklı oyunlar oynarken görüldü çocuklarımız. Sonbaharda en favori oyunlardan biri çamurlardan geçmekti sanırım.
Bir ara kestane avına çıktılar çocuklar, o kadar eğlendiler ki gelecek kampa kestane toplama etkinliği koymak şart oldu.
Bir arkadaşımızın getirdiği ev yapımı boza tek kelimeyle muhteşemdi. Kendisinden gelecek Permakamp günlerinden birinde boza atölyesi yapma sözünü aldık.
En güzeli benzer arayışta olan kişilerle fikir alışverişinde bulunmaktı, gri su alanımız ve kompost tuvaletimiz oldukça ilgi çekti.
Kamp sonunda yapılan değerlendirmelerde, bir yetişkin gözetiminde büyük çocuklar için biraz daha el becerilerini geliştirecekleri atölyelerde yapmaya karar vermemiz beni heyecanlandırdı.
Burası Permakamp, biz burada çocuklarımızla hayal ediyor,
Hayal ettiklerimizi topluluk olarak gerçekleştiriyor,
Ve sonrasında bunun gururunu yaşıyoruz…
Geçen sene tesadüfen bir arada yaptığımız iki etkinlik hafızamıza kazınmıştı. Bu senede katılımcılara, çocuklarımıza ve içimizdeki çocuğa aynı mutluluğu yaşatmak için kolları sıvadık. Heyecanlıydık, aşure için önceden hazır edilmesi gereken birçok malzeme vardı. Odun ateşinin yanına kurulan masada, aşureye katılacak malzemeler çoluk çocuk herkesin yardımı ile son haline getirildi ve malzemeler sırasıyla vakitleri gelince, kaynayan kazana bir şölen edasıyla atıldı. Her katılan malzeme ile aşuremiz daha güzel kokmaya başladı.
Çadır kurup iki gün kaldığımız Permakamp’tan, yorgun bir beden ama tatmin olmuş bir ruhla dönünce paylaşmak istedim neleri farkettiğimi.
Olağan bir Permakamp hafta sonuydu, birçok ilk barındıran.
Hayatımda ilk kez bezelye ve bakla topladım, kuru tarım neymiş tam olarak anladım. Akşam ateşbaşında mısır patlatıp, yeni topladığımız bezelyeleri leblebi misali tüketirken edilen sohbet keyifliydi. Çocuklar bir süre sonra çadırlarında uykuya çekilirken geç saatlere kadar konuştuk, dertleştik.
Ruhumda izlerle döndüm, bu haftasonu Permakamp’dan.
Çocuklarımla beraber güçlendim. Güçlendik...
Sağanak yağış altında çocuklarla sığınılan mutfak da yağmur sesi dinlemek,
Sobada kurutulan ayakkabılar,
Bitkilerin renklere, renklerin yaprak desenlerine dönüştüğü Beste’nin iki günlük atölyesi,
Kamp ateşinin çıtırtıları eşliğinde Sait Faik Abasıyanık’ın öykülerini konuşmak, yorumlamak,
Çadırlarda uyuyup, kuş sesleri ile yeni güne uyanmak,
23 Nisan önemliydi bizim için. İstedik ki çocuklarımız 23 Nisan gününü doya doya koşarak, sağlıksız yiyeceklerden uzak, açık havada topraklanarak geçirsin.
Yağmurlu bir sabah uyanmamıza rağmen, bir gün evvelden hazırladığımız nevalelerimizi yüklenip düştük yola.
Havanın değişik süprizleri vardı bize. Zaman zaman sadece gömlekle kalıp, yeni ekeceğimiz mısırlar için tarlayı çabaladık. Kimi zamansa elimize kahve veya çay alıp üç kat polarla ancak ısındık. Kışı, sonbaharı ve ilkbaharı aynı anda tattığımız güzel bir gün oldu.
Yağmura uyanmamıza rağmen Permakamp’a geldiğimiz için mutlu olduk. Gelemeyen çocuklar için ise üzüldük. Geleneksel pikniğimize 100’ün üzerinde katılımcı çok sayıda çocuk kayıt yaptırmışken, az sayıda aile bu güzel günde bize eşlik edebildi.
Çocukları takip etmesi zorluydu. Yeni ağaç evlerine bayıldılar. Kimler düşündü kimler el verdi ise emeklerine sağlık. Gelen kıkırtıları duymasam, çocukların yerlerini tespit etmem mümkün olmayacaktı.
Bir Geodezik Dome Yapımı için Gidilen Güne Neler Sığdırılır...
“Dome’da nedir?” diyen varsa o bizim için daha önce geçen yıl gerçekleştirdiklerimiz gibi ağaçların üstünde ağlarda gezen çocuklar, zip line, karşı kıyıya geçebildiğimiz sal, üzeri kapanabilir kum havuzu, kum havuzunda manuel çocukların çalıştırdığı bir kepçe, tiny house ve daha niceleri gibi bir hayaldi.
Hani bir çoğumuzun bir yerlerde görüp ne kadar güzelmiş deyip özendiğiniz, ya da ah şimdi söyle bir yer olacaktı burada deyip arka plana attığınız fikirler var ya, öyle bir fikirdi başta.
Arkadaşlarımızdan biri diğerlerinde olduğu gibi bir yerlerde görmüş, resimlerini bizimle paylaşmıştı. Permakamp ahalisi fikri sevmiş, özellikle kışın başta sera olmak üzere çok amaçlı kullanılabilecek Dome gibi kapalı bir mekanı gerçekliğe dönüştürmek için kolları sıvamıştı.
Çok kısa bir sürede gönüllü vakit ayıran arkadaşların çabaları ile imalat tamamlanmış (bu da başka bir hikaye tabi), bütün parçalar Permakamp’a getirilmiş birleştirilmeyi bekliyordu bu hafta sonu.
Günlerden 05 Şubat, hava yağmurlu sıradan bir kış günü. Permakamp arazisinin biraz düzenlenmesi lazım dediler. Yapabileceğimizi yaparız , baktık çocuklar çok üşüdü erken döneriz düşüncesiyle çıktık yola.
Uykulu uykulu arabaya bindirdiğimiz çocuklar, gözlerini kırpmadılar. Permakamp’tan akıllarında kalanları duydukça şaşırdık, anladık ki Permakamp’ı ve arkadaşlarını çok özlemişler. Acaba Permakamp’ın köpeklerini görecekler miydi? Büyük oğlum oyun oynamak yerine çalışmalara yardım edip edemiyeceğini, küçük olan sularla oynamak için izin istiyordu. Herkes kendi kafasında geçirmek istedikleri Permakamp gününü planlamaya başlamıştı bile.
Heyecanlı olduğumuz için bize uzun gelen yarım saatlik yol bittiğinde, arabadan inmek için yarıştılar. Yaklaşık bir senedir aralarında olmamıza rağmen, büyük birbirine bağlı bir ailenin kavuşması gibiydi halimiz. En az 10 aile yağmur çamur demeden gelmiştik.
Çocuklar hemen özlediklere yerlere koştular. Ağaç ev ve ağların sağlamlığını test ettiler. Tarlaya girdiler. Yetiştirdiğimiz bitkilerin son durumlarına baktılar.
Büyük oğlum ve arkadaşları solucanlara ev yapmaya karar verdi. Burada ilk öğrendikleri şeylerden biri solucanların dostumuz olduğu olmuştu. Geçen sene, sera kazılırken ortaya çıkan solucanları komposta götürmek için yarışmışlardı. Bir ara çamurdan yaptığı çanağı göstermek için yanıma uğradı, yakılan ateşte kuruttuktan sonra kullanıp kullanamayacağını sordu.
Dün hayatımda ilk kez beden perküsyonu atölyesine katıldım.
Vücutlarımızı eğik büküp sesler çıkardık,
Özellikle birey olmanın dışına çıkıp, grup olarak yaptığımız çalışmalar dışarıdan nasıl göründü bilemiyorum ama kendim için güzel bir yolculuğa dönüştü.
Günlerden 06 Mart, Permakamp ‘a gidersek saat 3 gibi ayrılmak zorundayız. "Gitmeye değer mi?" soru baloncukları kafamızda, düştük yollara.
İyi ki de gitmişiz neler yapılmadı ki! Hiç sera görmemiş oğullarım ellerine çapaları alıp, çok olağan birşeymişcesine serayı tıraşladılar.